Çocuk Hikayeleri

Aslan, Öküz ve Çakal

masallar oku
Aslan, Öküz ve Çakal Masalı

Bir varmış, bir yokmuş.Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok çok uzak bir ülkende ihtiyar bir adam yaşarmış. Bu ihtiyarın aşırı derecede müsrif üç oğlu varmış. Bu oğullar babalarının mallarını har vurup harman savurur, sorumsuzca harcarlarmış. Oğullarının bu durumuna çok üzülen babaları, bir gün artık bu duruma bir son vermek için evlatlarını karşısına almış. Önce onları bir güzel azarladıktan sonra nasihat etmiş. Çalışmanın, helal kazancın, ailesinin rızkını temin için gayret etmenin öneminden bahseden etkili bir konuşma yapmış.

Çocuklar bu defa babalarının öğütlerine kulak vermişler, ders almışlar ve yaşantılarına bir çeki düzen vermek için adım atmışlar. İçlerinden en büyük olanı Meyyun bölgesine doğru yola çıkmış. Yolda Şetrebe ve Bendebe adlı iki öküzün çektiği arabasını balçık bir yerden geçirmek isterken öküzlerden Şetrebe çamura saplanmış. Ne kadar uğraştılarsa da öküzü çamurdan kurtaramamışlar.Öküzün ağırlığından dolayı çamurdan çıkarmakta çok ama çok zorlanmışlar. Bunun üzerine, belki çamur kuruyunca kurtulup bize yetişir düşüncesiyle yanında bir adamla birlikte Şetrebe’yi orada bırakıp yollarına devam etmişler. Adam da bir süre sonra başın gelecek tehlikelerden korktuğundan dolayı öküzün yanından ayrılıp kervana yetişmiş ve öküz öldü deyip yalan söylemiş. Bataklıktan bir şekilde kurtulan Şetrebe, etrafta dolanırken sulak, yeşillik bir alana gelmiş. Orada karnını doyurmuş, günlerce otlamış ve eski gücüne kavuşmuş. Gücü kuvveti yerine gelince de keskin keskin böğürmeye başlamış. Meğer o bölgede yaşayan bir aslan varmış. Bu aslan o ormanın kralıymış, o çevrede bulunan bütün hayvanlar emri altındaymış.

Öküzün böğürmelerini duyan aslanın korkudan yüreği hoplamış. Çünkü hazır yiyici olan ve hiç ava çıkmayan bu aslan, hayatında hiç öküz görmemiş, sesini de duymamış. Aslan Şetrebe’den korkmuş. Bu aslanın emri altında bulunan hayvanlardan birbirleriyle kardeş olan Kelile ve Dimne adında iki çakal varmış. Bu çakallardan Dimne, bir gün kardeşi Kelile’ye, kendini krala tanıtmak istediğini söylemiş. Kelile niçin bunu istediğini sorunca Dimne cevap vermiş:

– “Kralımız hazır yiyici biri, hiçbir iş yapmıyor. Sanıldığı kadar da akıllı değil! Eğer kendimi ona tanıtıp zeki fikirlerimi beğendirebilirsem, kıt akıllı olduğu için onun gözünü boyayabilir, belki de yakın dostu olup katında derecemi yükseltebilirim.” demiş.

Kelile kardeşini uyarmış, ona nasihatte bulunmuş. Boş yere hayallere kapılmamasını, aslanın etrafında bir sürü yardakçı varken onun başarılı olamayacağını, hem kendini aslana tanıtsa bile onun gözüne girecek bir hünerinin olmadığını, bu sebeple belki kralın kendisine zarar bile verebileceğini söylemiş. Dimne ise aklı ve zekasıyla bu işi başaracağını söylemiş, bu işi yapmayı kafasına koymuş. Kelile ne yaptıysa Dimne bu fikrinden dönmemiş.

Dimne çok geçmeden aslanın huzuruna çıkmış, kralı saygıyla selamladıktan sonra kendisini tanıtmış. Aslan ne istediğini sorunca Dimne önce övgü dolu sözlerle kralını methetmiş. Sonra da evrendeki her şeyin, bir küçük çöpün bile görevinin olduğunu, belki kendisinin de kralımıza bir yararının dokunabileceğini söyleyerek kapısına geldiğini, hizmetinde bulunmak istediğini söylemiş. Türlü diller dökmüş, misaller getirmiş, hikayeler anlatmış, özlü sözler söylemiş ve bir şekilde kralı sözleriyle etkilemeyi başarmış. Günler geçmiş, dostlukları ilerlemiş, arkadaşlıkları pekişmiş. Bir gün ikisi birlikte oturup konuşurlarken aslan ormanın derinliklerinden Şetrebe’nin böğürtüsünü duymuş ve irkilmiş.Kralın bu halini sezinleyen Dimne çaktırmadan sormuş:

“Bu ses kralımızı endişeye mi düşürdü acaba?”

Bunun üzerine aslan günlerdir korktuğu bu sesten bahsetmiş dostuna. Daha önce hiçbir şeyin kendisini bu ses kadar korkutmadığını, üstelik sesin sahibini de tanımadığını söylemiş. Dimne ise endişe etmemesi gerektiğini, zira sesi gür olan şeylerin içinin sandığımızdan daha boş olduğunu söyleyerek bu ses hakkında bilgi edinebileceğini söylemiş. Aslan buna çok sevinmiş ve Dimne’yi derhal sesin geldiği yere yollamış. Dimne bir süre sonra geri dönmüş ve sesin bir öküzden geldiğini, bütün bu böğürtünün kaynağının sadece bir öküz olduğunu, onun da zararsız ve kendi halinde biri olduğunu belirtmiş. Daha önce hiç öküz görmeyen aslanın endişeleri geçmemiş.

Bunun üzerine Dimne “Ben onu sizin huzurunuza getirip boyun eğdirecek, size itaat ettireceğim!” diyerek aslanın yüreğine su serpmiş. Dimne öküzün yanına varmış, ormanların ve hayvanların kralı aslanın kendisini huzuruna çağırdığını, derhal gitmeleri gerektiğini söylemiş. Şetrebe ise eğer can güvenliğini garanti edebilirse gideceğini söylemiş. Dimne bu konuda garanti vermiş. Aslanın huzuruna varmışlar ve aslan öküzün cüssesine hayran olmuş. Dış görünüşünden dolayı ona saygı göstermiş. Şetrebe de aslana saygı gösterip övgü dolu sözler sarf etmiş. Zamanla birbirlerini sevip çok sıkı ve samimi bir dostluk kurmuşlar. Sırlarını, üzüntülerini, sevinçlerini paylaşır olmuşlar. Aslan artık öküze danışmadan bir iş yapamaz olmuş.

Bu arada kıskançlık krizlerine giren Dimne, kardeşi Kelile’ye dert yanmış. Öküzün kendi mertebesini ele geçirdiğini, onun yüzünden kralın artık kendisine dönüp bakmadığını, bu sebeple aslanla öküzün aralarını açmayı planladığını, aklı ve zekasıyla bunu başaracağını söylemiş. Kelile ona yine nasihatler etmiş. Kelile iyi biriymiş. Bu zehirli düşüncelerden vazgeçmesi gerektiğini, iftiranın kötü bir davranış olduğunu, eğer bir de aslan bunu anlarsa sonucunun ölüm olmasından korktuğunu söylemiş. Dimne ise Kelile’ye hine kulak asmamış.

Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra Dimne aslanın huzuruna çıkmış. Aslan onu görünce sitem etmiş. “Uzun zamandır seni meclisimizde göremiyoruz, buna sebep olan nedir, yoksa bilmeden seni üzen bir şey mi yaptık?” diye sormuş. Dimne, birtakım olayların kendisini huzursuz ettiğini, canının sıkıldığını belirtmiş. Aslan anlatmasını isteyince Dimne söze başlamış.”Sevgili kralımız! Sağlam ve güvenilir kaynaklardan edindiğim bilgilere göre meğer Şetrebe komutanlarınızla birlik olup arkanızdan haince planlar çevirirmiş. Meğer onun tahtınızda gözü varmış. Bu hain düşünceleri geldiğinden beri taşıyormuş.” diyerek aslanın içine kuşku düşürmüş. Göstermelik üzüntülerle, yakınmalarla sözlerini pekiştirmiş. Aslanın bu iddialara inanmak istememiş. Şetrebe ile çok iyi dost olduklarını, onun hiç kötü niyetli birisi olmadığını, hatta ondan şimdiye kadar iyilik dışında bir şey görmediğini belirtmiş. Dimne ise Şetrebe’nin sinsi biri olduğunu söyledikten sonra “Siz asil kralımızın bir danışmanı olarak bu uyarıyı yapmak zorundayım. Öncelikle kendiniz, sonra makamınız, sonra da halkınız için bu uyarımı ciddiye almanız gerekmektedir.” demiş. Türlü söz ustalıkları yaparak, çeşitli yalanlar uydurarak, yalanlarını destekleyen hikayeler anlatarak aslanı kandırmış ve onu Şetrebe’den soğutmuş. Aslan, ne yapması gerektiğini danışınca da tek çarenin onu ortadan kaldırmak olduğunu söylemiş Dimne. Bu arada vakit geçirmeden Şetrebe’nin yanına gitmiş ve onu da aslana karşı kışkırtmış. Dimne sonunda aslan ile Şetrebe’nin dostluğunu bozmuş.

Kralın, iri cüssesi ve lezzetli etinden dolayı uzun zamandır kendisini (Şetrebe’yi) yemek istediğini, hatta Şetrebe’nin etiyle dostlarına ziyafet çekmek istediğini söylemiş. Bir şekilde Şetrebe’yi de yalanlarıyla kandırmış. Onun da içine kuşku düşürmüş ve aslana karşı düşmanlık tohumları ekmiş. Aslanla öküz bir süre sonra karşılaşmışlar. Aslan öküzü karşısında görünce ona kızgınlığından dolayı göğsünü şişirip dimdik bakmış. Öküz de aslanı bu halde görünce “Dimne haklıymış meğer, bu aslan bu sefer beni parçalayıp yiyecek!”deyip kendini savunmaya geçmiş. Ama ne çare ki aslan öküzün işini oracıkta bitirmiş. Ancak sonra üzüntüden kahrolmuş, yaptığı işe bin pişman olmuş.

Dimne ise planının yolunda gitmesine ve öküzün ölmesine sevinerek evine gitmiş. Evde kardeşi Kelile ‘yaptığın işi beğendin mi, iki dostu birbirine düşürdün’ diyerek onu azarlamış. Kelile ve Dimne epey konuşup tartışmışlar. Nitekim gece yarısı evine dönmekte olan ve oradan geçen aslanın yakın dostu kaplan, Kelile ve Dimne’nin konuşmalarını duymuş. Ertesi gün aslanın annesine duyduklarını bir bir anlatmış. Annesi de aslana söylemiş ama bir sır olduğu için kimden duyduğunu belirtmemiş. Bunun üzerine Dimne aslanın huzura çağrılmış, yaptıkları sorulmuş. Sorgudan sonra da hapse atılıp zincire vurulmuş.

Kelile, Dimne’yi hapiste ziyaret etmiş, iki kardeş dertleşmişler. Bunların konuşmalarını yan koğuştaki pars dinlemiş ve Dimne’nin itiraflarını duymuş. Bir süre sonra Dimne yargılanmaya başlamış. Aklının ve zekasının ürünü olan keskin savunmaları ve tezleriyle bir süre direnmiş. Hatta hakimler ve kral bile zaman zaman Dimne’yi suçsuz yere yargıladıklarını düşünmüşler. Ancak mahkeme çıkmaza doğru giderken önce kaplan, sonra da pars, Dimne hakkında bildiklerini ve duyduklarını mahkemede anlatmışlar. Bunun üzerine Dimne suçunu itiraf etmiş ve hapiste öldürülmüş.
Yargılanırken yaptığına pişman olsa da bu durum onu ölümden kurtarmamış.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu