Kırmızı Uçurtma Masalı
Bir zamanlar bir kasabada, Alper adında bir çocuk yaşarmış. Alper, akıllı, çalışkan ama biraz da hayalperest bir çocukmuş. En sevdiği şey, gökyüzünde salınan uçurtmaları izlemekmiş. Bütün arkadaşları gibi o da uçurtma uçurmayı çok severmiş.
Alper’in en iyi arkadaşı ise Sevim’miş. Sevim neşeli, güler yüzlü ve her zaman arkadaşlarına yardım etmeyi seven bir kızmış. Alper ile Sevim aynı okula gidermiş ve her gün birlikte oyunlar oynar, maceralara atılırlarmış.
Bir gün Alper, annesinin odasına girmiş ve heyecanla konuşmuş:
“Anneciğim, yarın Sevim’in doğum günü. Ona çok özel bir hediye vermek istiyorum.”
Annesi, Alper’in bu düşüncesine gülümsemiş ve sormuş:
“Peki ne hediye vereceksin oğlum?”
Alper bir süre düşünmüş ve nihayet cevap vermiş:
“Ona kendi ellerimle bir uçurtma yapacağım! Hem de kırmızı bir uçurtma.”
Annesi bu fikre çok sevinmiş. Alper, okuldan gelir gelmez soluğu kasabanın kırtasiyesinde almış. Kırtasiyeden uçurtma yapmak için gereken malzemeleri almış:
– Üç tane çıta
– Parlak kırmızı bir uçurtma kağıdı
– Güçlü bir ip
– Biraz yapıştırıcı
Alper, malzemeleri alıp eve döndüğünde akşam olmak üzereymiş. Hemen ellerini yıkamış, ailesiyle birlikte yemek yemiş ve sonra ödevlerini bitirmiş. Görevlerini tamamladıktan sonra sıra uçurtmaya gelmiş.
“Babacığım, bana yardım eder misin?” diye sormuş.
Babası gülerek, “Elbette oğlum. Hadi bakalım, başlayalım!” demiş.
Baba – oğul birlikte kırmızı bir uçurtma yapmaya başlamışlar. Alper çıtaları düzgünce birleştirmiş, babası da uçurtma kağıdını dikkatlice yerleştirmiş. Alper uzun bir ip kesmiş ve kırmızı kağıtlardan uzun bir kuyruk yapmış. Kuyruk öyle güzel olmuş ki sanki uçurtma gökyüzünde dans edecekmiş gibi görünüyormuş.
Sonra Alper, eline kalem almış ve uçurtmanın tam ortasına büyük harflerle şunları yazmış:
“EN İYİ ARKADAŞIM SEVİM”
Babası, Alper’e gururla bakmış. Alper de sevinçle babasına sarılmış:
“Yardımın için çok teşekkür ederim, babacığım!” demiş.
Babası da, “Senin bu güzel kalbin her şeye değer oğlum,” diye cevap vermiş.
Ertesi gün gelmiş çatmış. Alper, kırmızı uçurtmayı büyük bir özenle sarıp sarmalamış ve Sevim’in evine doğru yola koyulmuş. Sevim’in evinde büyük bir doğum günü partisi varmış. Alper içeri girdiğinde arkadaşlarının çoğu oradaymış.
Çocuklar birlikte “taş, kâğıt, makas” oynamışlar, şarkılar söylemişler ve kahkahalarla eğlenmişler. Bir süre sonra Sevim’in annesi pastayı getirmiş. Üzerinde parlayan mumlar varmış.
Herkes hep bir ağızdan:
“İyi ki doğdun Sevim!” diye bağırmış.
Sevim gözlerini kapatıp bir dilek tutmuş ve mumları üflemiş. Herkes alkışlamış.
Tam o sırada Alper, elindeki paketi Sevim’e uzatmış:
“Bu senin için Sevim! Kendi ellerimle yaptım,” demiş.
Sevim, paketi heyecanla açmış. Kutunun içindeki kırmızı uçurtmayı görünce gözleri parlamış.
“Bu… bu bir uçurtma! Hem de kırmızı! Çok güzel!” diye sevinçle yerinden zıplamış.
Sevim, mutlulukla Alper’e sarılmış:
“Alper, bu en güzel hediye! Çok teşekkür ederim!” demiş.
O günden sonra Sevim ve Alper, hafta sonu geldiğinde uçurtmayı uçurmak için kasabanın büyük çayırına gitmişler. Gökyüzü o gün masmaviymiş, rüzgâr hafif hafif esiyormuş. Alper uçurtmanın ipini tutmuş, Sevim de ona yardım etmiş.
Kırmızı uçurtma, rüzgârın da yardımıyla hızla yükselmiş ve gökyüzünde süzülmeye başlamış. Kuyruğu bir yandan sağa sola sallanıyor, uçurtma adeta dans ediyormuş. Alper ve Sevim, gökyüzündeki uçurtmayı izlerken mutluluktan kahkahalar atmışlar.
Gün boyunca koşturmuşlar, uçurtmayı defalarca uçurmuşlar. Rüzgâr sanki onların mutluluğunu paylaşmak istermiş gibi hiç durmadan esmiş.
O günden sonra Alper ile Sevim’in dostluğu daha da güçlenmiş. İkisi de her zaman birbirlerine iyi arkadaş olmuşlar.
Ve gökyüzünde süzülen o kırmızı uçurtma, onların dostluğunun bir sembolü olmuş.