Konuşan Organlar

Konuşan Organlar

Konuşan Organlar Masalı Günlerden bir gün, vakit gece yarısını geçmişti. Kalp, atışlarını yavaşlatmış; akciğer soluk alıp verme hızını düşürmüştü. Beyin ise, renkli bir rüyaya başlamıştı. Mide: -Of! Diye inledi. Gözümü uyku tutmuyor. Ağzıma kadar tıka basa doluyum. İçimi sıkıntılar basıyor. Beyin, hemen uyandı: -Ne oluyor orada? diye sordu. Karaciğer: -Ne olacak, midenin gene uykusu kaçtı….

Dağlar Beyi’nin Oğlu ile Ovalar Beyi’nin Kızı

Dağlar Beyi’nin Oğlu ile Ovalar Beyi’nin Kızı

Dağlar Beyi’nin Oğlu ile Ovalar Beyi’nin Kızı Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde analar doğacak çocuklarının beşiğini sallar iken.. Ben sedirde mışıl mışıl uyurken.. Bir ses duyup kalktım. Etrafa şöyle bir baktım. Periler dans ediyor, bitkiler cirit oynuyordu. Başka hiç kimseler yoktu. Bir varmış bir yokmuş… Dağlar Beyi’nin kırk yaşından sonra…

Asla Yalan Söylemeyen Çocuk

Asla Yalan Söylemeyen Çocuk

Asla Yalan Söylemeyen Çocuk Masalı Çok çok eski zamanlarda, insanlar ilim öğrenmek için çok çalışırlar, her türlü güçlüklere katlanırlardı. Küçük yaşlarında köylerinden, ailelerinden ilim öğrenmek için ayrılırlar, yıllarca onlardan uzaklarda zor şartlar altında yaşarlardı. Seyyid Abdülkadir’in de küçük yaşta içine öğrenme arzusu doğmuş, bunun çarelerini aramaya başlamıştı. Sonunda dayanamadı, annesine gelerek; -Anneciğim, ilim öğrenmek için…

Oduncu ile Anka Kuşu

Oduncu ile Anka Kuşu

Oduncu ile Anka Kuşu Masalı Bir zamanlar, ormanda odun keserek yaşamını sürdüren fakir bir oduncu vardı. Oldukça yoksul olan bu oduncu ormanın içinde, ağaçlardan yaptığı küçücük bir kulübede kıt kanaat yaşamını sürdürüyordu. Bir gün ormanda yangın çıktı, bu büyük yangında ormanın büyük bir bölümü ve yoksul oduncunun kulübesi kül oldu. Oduncu da eşeğine binip yola…

Pembe Gülibrişim

Pembe Gülibrişim

Pembe Gülibrişim Masalı Günlerden bir gün, Büyük bir çınar ağacı ile pembe gülibrişim ağacı aynı ormanda yaşıyorlardı. Büyük çınar ağacı çok kibirliydi, kendini ormanın en büyük ağacı olarak görür, diğer ağaçlara karşı saygısızca davranırdı. Kendinden başka kimseyi de sevmezdi. Komşusu pembe gülibrişim ağacıyla hiç ilgilenmiyor, sürekli onu görmezlikten geliyordu. Pembe gülibrişim ağacı, çınar ağacının bu…

Küçük İstavrit

Küçük İstavrit

Küçük İstavrit Masalı Bir vardı, bir yoktu. Evvel zamanların birinde, denizlerin en orta yerinde küçük bir istavrit yaşardı. Günlerden bir gün, küçük İstavrit; yiyecek bir şey zannedip, hızla atıldı çapariye… Önce müthiş bir acı duydu dudağında. Gümbür gümbür, oldu o ufacık yüreği. Sonra hızla çekildi yukarıya. Aslında hep merak etmişti: Denizlerin üstünü. Neye benzerdi, acaba…

Gelincik ile Horoz

Gelincik ile Horoz

Gelincik ile Horoz Masalı Günlerden bir gün, bir gelincik ile horoz varmış. Gelincik bir gün bu horozu yakalamış: “Şu horozu yiyeceğim yemesine ama bari bir de sebep göstere­yim!” demiş. “Gece yarısı oldu mu, başlarsın ötmeye, insanları uyutmaz, rahatsız edersin: bari yiyeyim seni de bu sorunu ortadan kaldırayım!” de­miş. Ama horoz cevabını bulmuş: “İnsanları sabahları uyandırıyorsam…

Çıplak Kral

Çıplak Kral

Kral Çıplak Masalı Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, ülkelerin birinde bir Kral yaşarmış. Süse püse öyle düşkünmüş ki, eline geçeni üste başa harcarmış. Günün her saatinde elbise değiştirirmiş. Gelip geçen yabancı kalabalığından, başkent cıvıl cıvıl bir şehirmiş. Günün birinde kendilerine dokumacı süsü veren ve dünyanın en güzel kumaşını dokumasını bildiklerini…

Kara Tren

Kara Tren

Kara Tren Masalı Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir orman varmış. Bu ormanın kenarından tren yolu geçermiş. Her gün bir tren kasabadan kente giderken bu ormanın yamacından geçermiş. Ormandaki hayvanlar treni çok severlermiş. Tren ormanın kenarına gelince düdüğünü öttürür haber verirmiş: Düüüüüütt!.. O zaman hayvanlar ormanın kenarına koşarlarmış. Tavşanlar, sincaplar kulaklarını sallayarak onu…

Keloğlan ile Sincap

Keloğlan ile Sincap

Keloğlan ile Sincap Masalı Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zamanların birinde, uzak bir köyde bir kadın ile kel oğlu beraberce yaşarlarmış. Bu çocuğa herkes Keloğlan dermiş. Fakirlikten, açlıktan perişan durumdaymışlar. Bazen evde yiyecek hiçbir şey bulunmadığı için, Keloğlan sepeti alıp ormanın yolunu tutarmış. Biraz mantar toplar getirirmiş anası da o mantarları pişirir, afiyetler yerlermiş. O…